Alfa Romeo 75 1.8 Turbo America

0
9889

Süreyya İzgi Test Etti…

Otomotiv endüstrisine 1985 yılında itibaren olağanüstü teknolojiler kazandıran bir otomobildeyiz bu ay. Alfa Romeo 75 1.8 Turbo’nun America versiyonuyla hem dönemin BMW’lerini üzen performans keyfine, hem de teknolojik gelişmelere zaman ayırdık. Otomobil de biz de çok mutlu kaldık!.. 

 

 

 

 

Alfa Romeo’nun otomotiv endüstrisine kattığı birçok yenilik var. Diyebilirim ki hemen her yeni Alfa Romeo modeli, beraberinde görülmemiş teknolojilerle gelir. 1985-1992 yılları arasında üretilen bu orta sınıf sedanda da gelenek bozulmamıştır. Tasarım olarak döneminin ilerisinde birçok yenilik getiren otomobil, örneğin değişken supap zamanlaması sisteminin de kullanıldığı ilk modeldir 2.0 litrelik versiyon. Keza Alfa Romeo’nın çift bujili ateşleme sistemi Twin Spark’ın da ilk uygulandığı model de odur!

 

 

 

 

 

Lokal olarak daha bir çok yeniliği yazı içerisinde göreceksiniz. Yıl 1987, dikkatinizi çekerim.

 

 

Klasik Alfa Romeo

Maço sedandır Alfa 75. Köşeli hatların görüldüğü son Alfa Romeo sedanıdır. 1980’lerde BMW ve Alfa Romeo’nun köşeleri göze hoş göstermek için lastik spoyler ve gövdeyi saran uzantılarını uygulamakta yarıştıkları modeldir. Alfa Romeo’nun Fiat bünyesine katılmadan önce ürettiği son otomobilin içindeyim. 1982 yılında Giulietta’nın yerine üretilmesine karar verilen 75, ismini Alfa Romeo’nun 75. yaşına borçlu. Ardından da 155 gelmiş, efsanevi 156’ya kadar Fiat’ın Tempra’sına Croma’sına da ilham yaratmıştı.

 

 

 

 

O dönem Alfa Romeo Tasarım Stüdyosu’nun başında olan Ermanno Cressoni tarafından şekillendirilen otomobil, bir bütün olarak heykelsi bir güzelliğe sahip. O yıllarda rakip sayılan BMW’nin üç kutu formlarına karşılık dururken bile hareket halindeymiş gibi görünürdü 75. Transaxle yerleşimle şanzımanı arka aks üzerinde diferansiyelle bir arada bulunan otomobilde fren diskleri de hiç alışılmadık şekilde yine diferansiyele yakın konumda.

 

 

 

 

Motordan çıkan krank uzantısı şaft da arka akslara tek bir mil ile uzanıyor. Bütün bunlar, Subaru’nun şimdi Symmetrical 4WD olarak pazarladığı simetriyi arkadan itişte yakalamak için 1980’lerde düşünülmüş. Ayrıca arka akslarda “ölü aks” olarak isimlendirilen De Dion adlı titreşim barının atası bir süspansiyon teknolojisi yer alıyor.

 

 

 

 

Anlaşıldığı üzere dönemine göre süspansiyonu hayli ilerideydi bu otomobilin. Zaten dostum Mehmet Taşanyürek’e ait kullandığım otomobilin Fransız üretimi jantları bile alışılmışın ötesinde yekpare değil, 3 parçadan oluşuyor. Neresinden baksanız komplike bir otomobille yola çıkmaya hazırlanıyorum.

 

 

 

 

Alfa Romeo 75’te 1.8 Turbo motor seçeneği 1986’da tanıtılmış. Garrett T3 turbo ünitesi, intercooler ve yağ soğutucusu bulunan otomobil, Amerikan güvenlik normları gereği bazı değişikliklere sahip. Bunların en göze batanı, otomobilin kauçuk körüklü tamponları. Diğerleri de şöyle, tamponların kenarlarında “kedi gözü” reflektörler, Avrupa versiyonlarında arka tamponun ortasında çıkan egzoza karşılık America versionunda sağ ya da sola alınmış çıkış, kapı içleri ve kaput içine ek yalıtım malzemesi, kaza durumunda kaputun sabti kalması için ekstra sabitleme kancaları Amerikalıların istekleri olmuş. Ve bir sürpriz talep daha var ki o da Alfa 75’in bagaj hacmini 500 litreden 300 litreye düşüren 67 litrelik yakıt deposu!

 

 

İçinde olduğum otomobil ise 1991 model, finalden önceki yılın üretimi bir Alfa Romeo 75 1.8 Turbo America. Yeni Dünya’ya açılabilmek üzere America adı verilen bu versiyonundan toplam 6536 adet üretilmiş. 

 

 

 

1.8 litrelik turbo beslemeli motoru, 165 HP güç üretiyor ama Alfa’nın sınıfının en güçlü modellerine verdiği Quadrofoglio Verde stickerını da kapmış. Otomobilin kabini, döneminin araçlarıyla kıyaslandığında uzak mekiği gibi. Alfa Romeo Control adını taşıyan kendi diagnostik ünitesine sahip olan kokpitte, motor arızaları, ışıklı hararet uyarısı ya da elektrik aksaklıklarının yanısıra kapanmamış kapı uyarısı bile veriliyor. Bu da türünün ilk örneklerinden!

 

 

 

 

Daha fazlası nedir biliyor musunuz? Dijital saat var! Şimdi Toyota’nın kokpitlerine hala Casio saat yerleştirmesine gülüyoruz ama o yıllarda dijital saat büyük lüks. Bugün sahip olduğumuz teknolojiler işte bu yollardan geçip günümüze ulaşmış. Kapıların gizli içerden açılma kolları, dışarıdan açılma yolları kadar enteresan!

 

 

 

 

Camlar elektrikli olarak açılabiliyor ama kapamak için ayrı düğmelere basmak gerekiyor. Bu basit işlemi yapmak için epey aramam gerekiyor. Çünkü cam açma düğmeleri tavanda aynanın üzerine yerleştirilmiş! İç aydınlatma için de aynı yere uzanmak gerekiyor. Neyse ki arka cam kumandaları bari sürücüye yakın yerleştirilmiş! Kol dayanağının üzerinde, hem öne hem arkaya hizmet veriyor! Ama düşünsenize o yıllarda dört camı elektrikli bir otomobil! Ne var ki Alfa 75’te iç aydınlatma günümüzdeki otomobiller gibi değil, tek bir lamba var, tam ortaya bir tane avize koyulmuş adeta! Zor yerleştirildiği her halinden belli, içindeki de topu topu bir ampul!

 

 

 

 

Gösterge tablosu ferah, geniş geniş çalışılmış, eski otomobillerde sanki yer daha bolmuş, Fiat modellerinde de kullanılan rakam karakterleriyle işlenmiş. Turbo basınç göstergesi bile var. Arkası kriz getirecek cömert yılların ürünü… Ve el freni! Uçakların yeryüzüne göre konumunu ve yüksekliğini ayarlayan lövye, Alfa Romeo 75’in el freni için de esin kaynağı olmuş. Malum uçaklar bir tek SAAB’ın tekelinde değil! Alfa Romeo’nun da bir havacılık geçmişi var. Hatta markanın amblemini taşıyan uçağı, Milano’daki Alfa Romeo Museo Storico’da görebilirsiniz!

 

Otomobilin motoruna da bir göz atıp yola koyulmak istiyorum. Motor havuzunda üzerine turbo ünitesi ve intercooler (ara soğutucu) oturtulmuş geleneksel Alfa Romeo motoru karşılıyor. Direkt hava filtresiyle sesi gürleştirilmiş motorun kükremesi gerçekten çok keyifli. Şimdiki motorlar gibi kullanıcı kurcalamasın diye kapaklar altına gizlenmemiş, bütün detaylara elim uzanabiliyor! Aklıma Tipo’lardaki “pericolo” (sıcak) uyarısı aklıma geliyor da fazla kurcalamıyorum.

 

Sonunda sürücü koltuğundayım. Homurtulu çalışıyor, güçlüyüm der gibi! Ama gaza bastığınız zaman o yırtık Alfa Romeo sesini duymaya başlıyorum. Otomobilin müthiş bir ikinci ve üçüncü vitesi var. Günümüzün yalıtımlarıyla uzaktan yakından ilgisi yok ama bilemiyorum ki belki de böylesi daha güzelmiş. Virajları hızlı dönmek istiyorum, de Dion ölü aksın takipçisi titreşim barına göre eksiklerini anlamak istiyorum ama açıkçası garajda yatan bir araçla çok da maceraya atılmak istemiyorum, düz ivmelenmelerle yetiniyorum. Sert kalkışlarda gövdenin arkadan yere yakınlaştığını hissediyorum, ne de olsa 1200 kg’lık otomobilde 226 Nm’lik bir tork gücü biniyor arka akslara! 225/50 ZR18 ebatlı lastikler, bugünün performans lastiklerinden hayli farklı. Çapı büyükse de yanaklar gayet geniş. Bu da biraz hovercraft hissi vermiyor değil! Buna konfor da diyenler çıkabilir! Alfa 75, istekle hızlanıyor homurdanarak. Gaz emirlerinde ya da kesmelerde turbo ıslığı duymak keyif veriyor. Bu tahrik edici otomobile yakıştığı bir gerçek, 3.0 litre V6’dan duyulacak sesleri hayal edemiyorum. Kabinde bazı tıkırdamalar var ama zaten belli, sökülmüş takılmış kimbilir kaç kere? Momo direksiyon ve vites topuzu takım, varlıklarını görmek bile iyi hissettiriyor.

 

 

Bu tip performans otomobillerine arkadan itişten daha çok yakışan çekiş yok. Güç arka akslardan gelirken direksiyonun sadece yönlendirmeyle yükümlü olması onları özgür bırakıyor. 120’yi geçince tekerleklerde bir titreşim başlıyor, balans ayarı gerekli belli. Dediği mgibi garajda yatan bir canavarı yola çıkardık apar topar, ama hedef hırpalamak değildi zaten, tadına baktık, yetti. Kasım ayının ilk testi 1994 model Peugeot 205’ti. Ayı yine az bulunur güzel bir otomobille kapattık. Ama sırada neler neler var bir bilseniz…

 

Süreyya İzgi’nin diğer test sürüşü izlenimlerini okumak için Otomobille Yaşam Kategorisini takip edebilirsiniz. 

Yorum Yap

Please enter your comment!
Please enter your name here